8. GÜNEŞ ENERJİSİ SİSTEMLERİ SEMPOZYUMU VE SERGİSİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

TMMOB Makina Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen 8. Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi, 8-9 Kasım 2019 tarihlerinde Mersin Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Güneş enerjisiyle ilgili farkındalık yaratılması, bilginin yaygınlaştırılarak yoğunlaştırılması, teknolojik yeniliklerin ve uygulamaların ülkemize kazandırılması amaçlarıyla yapılan ve iki gün süren sempozyumun açış konuşmaları MMO Mersin Şube Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Akar Tülücü, MMO Başkanı Yunus Yener, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ve Mersin Valisi Ali İhsan Su tarafından yapıldı.

MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener açılışta şöyle konuştu:

“TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Sekizincisini düzenlediğimiz Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisine hoş geldiniz.

Odamız, 65 yıla varan tarihinde çağdaş, demokratik, üreten, sanayileşen bir Türkiye yaratılmasına katkıda bulunacak çalışmalar yapmayı ilke edinmiştir.

Yalnızca örgütlü üyelerinden aldığı güç ile çalışmalarını sürdüren Odamız, meslek alanlarına yönelik kamu ve ilgili tarafların bilgilendirilmesini sağlamaya yönelik platformlar oluşturmakta, oluşan platformlarda yer almakta; bu zeminlerde oluşan görüşleri ilgili yerlere ulaştırmadaki takipçi tavrını sürdürmektedir.

Enerji, toplumsal yaşamın ve biz makina mühendislerinin ağırlıkla çalıştığı, ülke sanayisinin en temel girdisi konumundadır.

Enerji dönüşüm sistemleri, yalıtım, enerji performans değerlendirmeleri, enerji verimli ve çevre uyumlu taşıtlar, ısıtma, soğutma, iklimlendirme ve sıhhi tesisatların tasarlanması, uygulanması, atık enerjinin geri kazanımı; kojenerasyon tekniklerinin kullanımı ve bu amaçlara uygun cihaz, ekipman ve sistemlerin tasarımı, imalatı ve kullanımı; enerji ile ilgili konulardan bazılarıdır ve doğrudan makina mühendisliği meslek uygulama alanları arasındadır.

Bu nedenle Oda olarak enerji ve bağlantılı konularda geçmişten beri bir dizi çalışma yapıyoruz. Doğalgaz Kongresi, Enerji Verimliliği Kongresi, enerji konulu Tesisat Kongreleri, Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları ve Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumları, Rüzgar Enerjisi Sempozyumları, İklimlendirme Kongreleri ülkemizde bu alandaki öncü etkinlikler arasında yer almaktadır.

Odamız Enerji Çalışma Grubu’nun hazırladığı; Türkiye’nin Enerji Görünümü; Türkiye’de Termik Santrallar; Enerji Ekipmanları Yerli Üretimi Durum Değerlendirmesi ve Öneriler; Dünyada ve Türkiye’de Enerji Verimliliği; Türkiye’nin Doğal Gaz Temin ve Tüketim Politikalarının Değerlendirilmesi; Yenilenebilir Enerji Kaynakları; Elektrik Dağıtım Şirketlerinin Özelleştirilmesiyle İlgili Deklarasyon; Enerji ile İlgili Temel Referans Belgelerine Yönelik Bir Değerlendirme ve Çözümleme; Yerel Yönetimler ve Enerji Bildirgesi; Elektrik ve Doğal Gaz Fiyatları ve Zamlarını İnceleme; 2019 Temmuz Ayı İtibarı ile Elektrik ve Doğalgaz Fiyatları, Tarife Uygulamaları, Maliyetleri Artıran Etkenler ve Yapılması Gerekenler Üzerine başlıklı Oda Raporları bu alandaki öncü ve referans oluşturan çalışmalar arasında yer almaktadır.

Enerji konusu, Odamızın eğitim ve belgelendirme çalışmalarında da önemli bir yer tutmaktadır. Eğitim merkezlerimizde mekanik tesisat ve alt dalları, güneş enerjisi sistemleri, güneş enerjisi santrali, doğalgaz, bina ve sanayi enerji yöneticisi, bina ve sanayi etüt-proje, enerji kimlik belgesi uzmanı eğitimi gibi konularda kurslar ve seminerler düzenlenmektedir. Bu konularda zengin bir yayın faaliyeti de yürütülmektedir. Yeni olarak, Güneş Enerjisi Temel Eğitimi, Rüzgâr Enerji Santrali Temel Eğitimi, Jeotermal Enerji Santrali Temel Eğitimi, Hidroelektrik Santrali Temel Eğitimi gibi birçok alanda eğitim programlarımız eklenmiş ve yenileri için de çalışmalar devam etmektedir.

Kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olma sorumluluğumuz uyarınca Kocaeli’nde Odamızın öz kaynaklarıyla; İzmir’de İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü işbirliğiyle enstitü bünyesinde uygulamalı enerji verimliliği laboratuvarları oluşturduk. 2010 yılında İzmir’deki merkezi, 2011 yılında Kocaeli’ndeki merkezi, 2017’de Mersin’de Mezitli Belediyesi işbirliğiyle Güneş Park Enerji Kompleksi Uygulamalı Eğitim Merkezimizi hizmete açtık. Böylece Odamız ekonomik sınaî aktivite ve nüfus yoğunluğu olan Ege, Marmara, Akdeniz bölgelerinde enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji için gerekli olan eğitim altyapılarını geliştirmiştir.

Yakından bildiğimiz üzere dünyada enerji kaynaklarının kullanımı ve bu kaynaklar üzerindeki hâkimiyet kavgası doruk noktaya ulaşmış; ülkelerin egemenlik ve bağımsızlıklarıyla iç içe bir sorun haline gelmiştir. Dünyanın güçlü ülkeleri bir yandan fosil kaynaklar üzerindeki politik etkinliklerini çatışmalı bir şekilde sürdürürken yeni teknoloji pazarındaki paylarını artırmak için de rekabet etmekte; yenilenebilir enerji konusunu da enerji güvenliğinin yanı sıra gelecek için önemli bir ekonomik yatırım, istihdam ve teknoloji egemenliği alanı olarak görmektedirler.

Ülkemizin durumu üzerine ise, Oda Enerji Çalışma Grubumuzun Başkanı sevgili Oğuz Türkyılmaz’ın “Türkiye Enerjide Nereye Gidiyor” bildiri sunumunda ayrıntılı olarak bilgilenmemiz mümkün olacak. Bu nedenle ben kısa ve genel değerlendirmeler yapacağım.

Öncelikle, toplum çıkarını gözeten kamusal bir planlama anlayış ve uygulamasının bulunmaması, kamunun enerji yatırımlarından çekilerek mevcut zenginliklerimizin değerlendirilmemesi, önceleri ithal doğalgaz ve daha sonra ithal kömüre, yani ithal fosil yakıtlara dayalı dışa bağımlı elektrik enerjisi üretim tesislerinin hesapsız kitapsız biçimde teşvik edilmesinin başlıca sorunlarımız arasında yer aldığını belirtmek istiyorum.

Öyle ki Türkiye bugün doğalgaz, petrol, kömür, petrol koku ithalatında ve dünya “net enerji ithalatında” ön sıralarda yer almaktadır. Ayrıca proje stoku gerçek ihtiyacın üzerindedir.

Özellikle son dönemlerde enerji ihtiyacını esas olarak yeni enerji arzıyla karşılamaya çalışan, plansız ve özel sermaye çıkarlarını gözeten bir politika izlenmektedir. Toplum yararını gözetmeyen serbestleştirme-özelleştirme politikaları kapsamında, plansızca ve ihtiyacın çok üzerinde elektrik üretimi amaçlı tesisin yapımı için lisans verilmekte ve teşvik edilmektedir.

Bu noktada yeni bir gelişmeye değinmekte yarar var. TBMM gündeminde olan vergi yasalarıyla ilgili değişikliklerle birlikte Elektrik Piyasası Kanunu’na yapılan bir ek ile çevreyi koruyan yatırımları yapmayan şirketlere iki buçuk yıl süre verilmek istenmektedir. Kamu santrallarına, özelleştirilenlere ve özelleştirileceklere; çevre mevzuatına uyuma yönelik yatırımlar yapmaları ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması için, şimdilik 30 Haziran 2022’ye kadar süre verilmesi söz konusudur. Fakat açıklıkla belirtmek gerekir ki bu durum; yanlış elektrik üretim faaliyetlerinin durdurulmayacağı, idari para cezası verilmeyeceği, çevrenin, kirletilmesine ve toplumun zehirlenmesine izin verileceği anlamına gelmektedir. Güneş ve rüzgâr enerjilerine gereken ilgiyi göstermeyip kömür santrallarına gösterilen bu sıcak yaklaşım; çevrenin, doğanın, insanların zehirlenmesine izin verilmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenlerle bu değişikliğe karşı çıktığımızı özellikle belirtmek istiyorum.

Diğer yandan iletim ve dağıtımdaki kayıplar ve nihai sektörlerde yüzde 50’nin üzerine çıkabilen enerji tasarrufu imkânları da değerlendirilmemiştir.

Enerji ihtiyacını karşılamak üzere genelde ithal enerji kaynağı kullanılmış, fosil kaynaklı ve ithalata dayalı yüksek maliyetli yatırımlar yapılmış, enerjideki dışa bağımlılık ciddi boyutlara ulaşmıştır. Türkiye’nin birincil enerji arzında ithalatın payı yüzde 75,7 (döviz ile 43 milyar dolar); yerli üretimin talebi karşılama oranı ise yüzde 25 civarındadır.

Elektrik üretiminde kamu ve özel sektör payları 2002-2018 döneminde oldukça değişmiş; kamunun payı yüzde 59,8’den yüzde 15’e gerilemiş; özel sektörün payı ise yüzde 40’tan yüzde 84,8’e yükselmiştir.

Sektöre 2003-2018 döneminde 95 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Yatırımlar için alınan kredilerin büyük kısmı döviz cinsindendir ve enerji şirketlerinin bankalara 47 milyar dolar kredi borcu bulunmaktadır. Takipteki krediler artmakta, şirketler el değiştirmekte ve sorunlu krediler bankalar tarafından yeniden yapılandırılmaktadır. Ama yanıtını iyi bildiğimiz soru şudur: Şirketleri kurtaran ve kurtaracak olan milyarlarca dolar kimlerin cebinden çıkacaktır?

Bu noktada ciddi bir kamusal planlama eksikliğine işaret etmemiz gerekiyor. Öyle ki plansız ve abartılı talep tahminleri sonucu yapılan santrallerle üretim altyapısında arz fazlası oluşmaktadır. Diğer yandan yatırım dönemi harcamaları ve krediler, ağırlıklı olarak döviz cinsindendir ve döviz kurları sürekli artmaktadır. İthal yakıt kullanan tesislerde üretim maliyetleri yükselmektedir. Krizden dolayı elektrik enerjisine talep beklenenden düşük düzeydedir. Bu vb. nedenler, elektrik enerjisi sektörünü darboğaza sürüklemiştir.

Halkımız da can derdi içindedir. Öyle ki genel yoksulluğa paralel olarak enerji yoksulluğu ciddi bir sorun olmuştur. Aylık elektrik, doğal gaz, su ödemelerinin asgari ücret içindeki payı dörtte bir oranına yaklaşmıştır. Son iki yılda 14 milyon kişinin elektriği, 5 milyon kişinin doğal gazının borçlarından dolayı kesilmiş olması, bahsettiğimiz enerji yoksulluğunun nasıl yakıcı sonuçlar verdiğinin kanıtı olmaktadır.

İklim krizinin daha da derinleşmemesi için ülkemizde emisyon grafiği seyrinin aşağıya doğru çekilmesi, karbonsuz ekonomiye dönüşümün planlanması ve uzun erimde bu hedefe ulaşmaya yönelik planlama ve uygulamalara ihtiyaç vardır. Bu yaklaşım enerji verimliliğinde önemli artışların sağlanmasını, toplumların yüzlerini yenilenebilir enerji kaynaklarına ve güneşe dönmelerini; fosil yakıtların paylarının radikal bir şekilde düşürülmesini, temiz enerjilere daha çok yönelmeyi zorunlu hale getirmektedir.

Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları açısından birçok güçlü yöne sahip bir ülkedir. Güneş enerjisi ile birlikte su, rüzgâr, jeotermal, hidroelektrik kaynaklarımızdan elde edilebilecek kurulu güç olanaklarının iyi değerlendirilmesi ile ülkemizin yüzde 75 seviyesine ulaşan enerjide dışa bağımlılığını ciddi ölçülerde azaltması söz konusu olabilecektir.

Tarihte güneş enerjisi ile anılan Mersin’de, bugün bu kaynağın ülkemize kazandırabileceklerini ve yöntemlerini konuşurken, Türkiye’nin başka ülkelerin teknoloji pazarı olmadan, kendi araştırmacısı ve mühendisi ile bu kaynağı nasıl değerlendirebileceğini de konuşmamız gerekiyor.

Diğer yandan güneş enerjisi kullanımının geliştirilmesi arayışlarının sadece elektrik açısından ele alınmasını doğru bulmadığımızı özellikle belirtmek isterim. Türkiye hemen her bölgesinde güneş enerjisinin termal kullanımı için çok önemli potansiyele sahiptir. Bu konuda gelişen yerli teknoloji de olmasına rağmen sadece elektrik üretimine odaklanmak, bu önemli kaynağın göz ardı edilmesine ve yeterince değerlendirilmemesine yol açmaktadır.

Pasif düzenlemelerle güneş enerjisinden elde edilebilecek yararı çoğaltan mimari pratiklerin yaygınlaştırılması için üniversitelere önemli görevler düşmektedir. Güneş enerjisinin bina ısıtması ve soğutulmasında ve endüstriyel proseslerde kullanılması, ithal enerjinin azaltılması için çok önemlidir. Fakat ülkemizde güneş enerjisi daha çok sıcak su amaçlı olarak kullanılmaktadır. Güneş enerjisi ile elektrik üretimine birçok ülkede çatı uygulamalarıyla başlanmış olmasına rağmen ülkemizde bu yol tercih edilmemiştir.

Eylül 2019 sonu itibariyle ülkemizdeki kurulu gücün kaynaklara dağılımında fosil kaynaklar yüzde 52, yenilenebilir kaynaklar ise yüzde 48, güneş enerjisinin oranı yüzde 6 dolayındadır. Elektrik üretiminin kaynaklara dağılımında güneş enerjisinin payı ise yüzde 3,35 düzeyindedir.

Özel elektrik üreticilerine yönelik Yenilenebilir Enerji Kaynakları-Destekleme Mekanizması (YEK-DEM) kapsamındaki elektrik üretimi içindeki güneş enerjisi payı ise yüzde 12,39’dur.

Başlangıçta büyük destek gören YEK-DEM, elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artmasını sağlamış ancak yanlış uygulamalarla çevreye zararlı yatırımların önünü açmış ve çok büyük enerji tesislerinin desteklenmesi, elektrik fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur.

Ayrıca planlama ve gerçekleşme süreçlerinde ciddi farklılıklar olduğunu belirtmeliyim. 2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Programı, ETKB 2015-2019 Strateji Belgesi ve 2023 Ulusal Yenilenebilir Eylem Planı’nda öngörülen kapasite/gerçekleşme verileri birbirleriyle uyuşmamaktadır.

Diğer yandan 2028 için konulan 15.000 MW gibi çok düşük bir hedefle, güneş enerjisine dayalı elektrik üretim potansiyelinin yalnızca yüzde 8’inin kullanılması planlanmıştır. Bu durum, planlama boyutunun ne kadar sorunlu olduğunu göstermektedir.

Oysa gerek kaynaklarımızın yeterli düzeyde değerlendirilebilmesi, gerekse iklim değişikliği krizinin derinleşmemesi ve etkilerinin sınırlanması için enerji üretiminde öncelik ve ağırlık, fosil yakıtlara değil yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir.

Dahası, enerji kaynaklarının çıkarılması, değerlendirilmesi, iletilmesi ve dağıtımının toplum çıkarlarını gözeten kamusal bir planlama dâhilinde yapılması gerekmektedir.

Planlama çalışmaları da kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, çevresel ve sosyal etkileri itibarıyla sorunsuz, bireysel ve toplumsal haklara karşı saygılı, nükleer macera peşinde koşmayan, özelleştirme, taşeronlaştırma ve iş güvencesinden yoksun çalışma koşullarından arınmış, toplumsal yararı gözeten ve yeniden etkin kamu varlığını öngören bir anlayışla yürütülmelidir.

Halkımız ve sanayimizi bunaltan enerji fiyatlarının sürekli artışından ancak böylece kurtulabiliriz.

Sorunların çözümü enerjinin verimli kullanımını ve yenilenebilir kaynaklarını etkin bir şekilde değerlendirmeyi esas alan, toplum çıkarlarını gözeten kamusal planlama ve enerji politikalarının en geniş katılımla oluşturulup uygulanmasından geçmektedir.

Türkiye mutlaka etkin enerji verimliliği politikaları ve enerjide kaynak çeşitlemesine yönelmek, bir tür bir “enerji aydınlanması” gerçekleştirmek zorundadır. Yenilenebilir enerji kaynakları ve güneş enerjisinin bu aydınlanma içinde özel bir yeri olmalıdır.

Son olarak Odamız adına sempozyumun düzenlenmesini sağlayan danışma, düzenleme, yürütme kurullarımıza; sempozyumu destekleyen ve katkıda bulunan tüm kurum, kuruluş, üniversite, belediye, dernek, birlik, odalar ve firmalarımıza; özel olarak Mersin Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerine; oturumlarda bildiri sunacak tüm konuşmacılara; Mersin Şube Başkanı, Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve çalışanlarına, Oda Enerji Çalışma Grubuna, kongre sekreteri ile tüm delege ve izleyicilere Oda Yönetim Kurulumuz adına içtenlikle teşekkür ediyorum.”

MMO Mersin Şube Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Akar Tülücü açış konuşmasında şunları söyledi:

“Odamız tarafından ulusal düzeyde sekizinci kez gerçekleştirilecek olan “Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi” ne hoş geldiniz.

Makina Mühendisleri Odası Mersin Şubesi olarak 1997 yılında “Güneş Enerjisi Sistemleri” konusunda bir seminer yaparak başladığımız bu süreç sarf edilen yoğun emekler ile 2003 yılında “1. Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi” ile devam etti. Bugün 8. sini düzenleyerek karşınızda olmaktan büyük bir gurur ve onur duyuyoruz. Geçmişten günümüze görev alan tüm başkanlarımıza, yönetim kurullarımıza ve çalışma arkadaşlarımıza sizlerin huzurunda bir kez daha şükranlarımı sunmak istiyorum.

Ülkemiz coğrafi konumu itibariyle diğer birçok ülkeye göre aldığı güneş ışınımı miktarı ve niteliği konusunda ciddi bir avantaja sahiptir. Bunu ne için söylüyoruz? Çok daha fazla güneş ışınımına maruz kalan ülkeler de var fakat bu ülkelerdeki toz ve kum fırtınalarından dolayı yeterli verimlilik alınamıyor ve sürdürülebilir bir şekilde enerji üretimi yapılamıyor. Yani niceliğin yanında nitelik de önemli bir etken oluyor.

Güneş Enerjisini neden çok önemsiyoruz? Birincisi çevre dostu bir enerji, iklim değişikliklerine karşı, küresel ısınmaya karşı bir koz bizler için. İkincisi ucuz bir enerji. Sistemi bir kez kurduktan sonra yıllık düzenli bakım ve revizyonlarla kesintisiz şekilde kullanabiliyorsunuz. Üretimde ve sanayide enerji ihtiyacı ciddi bir maliyet kalemidir. Ne kadar ucuz enerji o kadar düşük maliyet ve uluslararası platformda o kadar rekabet şansı demektir. Üçüncü durum ise fosil yakıtlar gerçeğidir. Hepimizin bildiği gibi Ülkemiz fosil yakıtlar açısından çok da zengin bir ülke değil bu durum da bizi dışa bağımlı hale getiriyor. Yaklaşık olarak her yıl 40 milyar dolar civarında dışarıdan fosil yakıt temini yapıyoruz. Bu miktarı ne kadar aşağıya çekebilirsek o kadar avantajlı duruma geçmiş olacağız. Hem milli gelirimizi dışarıya aktarmamış hem de düşen maliyetlerin etkisi ile ihracatımızı arttırmış olacağız. Tüm bunların yanında bir ülkede sürdürülebilir enerji politikalarında enerji çeşitliliği çok önemlidir. Güneş enerjileri sistemlerinin ülke enerji üretiminde ve tüketiminde % 25’lik paylara çıkmasını hedefliyor ve diliyoruz.

8.Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisinin hazırlanmasında emeği geçen herkese ve katılımınızdan dolayı sizlere çok teşekkür ediyorum. Sempozyum ve Sergimizin başarılı geçmesini temenni ediyorum.”

– MMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz’ın, 8. Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu’nda yaptığı Türkiye Enerji’de Nereye Gidiyor? Sunumu (8-9 Kasım 2019)

– 8. Güneş Enerjisi Sistemleri Sempozyumu’nda Bülent Damar’ın yaptığı Enerjide Güncel Gelişmeler ve Mersin sunumu (9 Kasım 2019)

Tarih: Kasım 15, 2019, kategoriler: Haber Yazar: