“TÜRKİYE’NİN DOĞAL GAZ TEMİN VE TÜKETİM POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ” ODA RAPORU AÇIKLANDI

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ’ın, Oda Enerji Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Doğal Gaz Temin ve Tüketim Politikalarının Değerlendirilmesi” Oda Raporu üzerine verdiği özet bilgi ve bazı satır başı değerlendirmeleri aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.

Türkiye‘nin enerji ve ekonomi politikalarında son derece kritik bir durum yaşanmaktadır. Enerji ithalatı için 2006 yılında 28,7, 2007‘de ise 33,9 milyar dolar ödenmiştir. 2008‘de enerji ithalatı faturasının 40 milyar doları aşması beklenmektedir. Türkiye enerji tüketiminde yüksek bir dışa bağımlılık (% 73) yaşamaktadır. 2007 yılı enerji tüketiminin yalnızca % 27‘si yerli kaynaklarla karşılanabilmiştir. Petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki artışın sürmesi durumunda, toplam enerji tüketiminde petrole % 33, doğalgaza % 29 bağımlı olan Türkiye ekonomisinin ne hale geleceğinin ayrıca hesaba katılması gereklidir.
Bu olgularla birlikte yüksek ithalat bağımlısı olduğumuz ülkelere yönelik arz güvenliği kaygıları enerji sorunlarımızın başında yer almaktadır. Gerçekçi bir gözle değerlendirildiğinde bu ve benzeri göstergeler Türkiye enerji politikaları ve genel ekonomi dengeleri açısından alt üst edici değerlerdir ve birer kriz faktörü oluşturmaktadırlar.

Türkiye‘de doğalgaz piyasası üst yapısının oluşumu IMF, Dünya Bankası, AB ve ulus ötesi enerji tekellerinin çıkarları lehine bir şekilde düzenlenmiştir. Kamunun yatırım yapmasının yasaklandığı bir süreçte, Türkiye‘de enerji alanında yatırımlar sorunu boşlukta kalmıştır. Ser-best piyasa aktörleri de yatırımları gündemlerine almaktan çok kamunun varlıklarını bedellerinin altında el koymaya yönelmiştir. AB‘nin kendi piyasalarının rekabete açılmasını istemediği bir ortamda Türkiye‘nin serbestleştirme ve piyasacı rekabet politikasında ısrar etmesi çok yanlıştır.
Türkiye‘nin doğalgaz rezervleri yetersizdir, doğalgaz arama çalışmalarına ağırlık verilmesi ve enerji politikalarında önceliğin yerli, yenilenebilir kaynak kullanımına tanınması birinci dereceden önem taşımaktadır.
Türkiye‘de doğalgaz tüketimi 20 yılda 69,17 kat artmıştır. Artan talebin en büyük bileşenini, elektrik enerjisi üretimi için doğalgaz tüketimi oluşturmaktadır. İthal bir enerji kaynağı olan doğal gazın elektrik enerjisi üretimi içindeki payının bu denli (% 48) yükselmiş olması hiç rasyonel değildir, ulusal çıkarlara aykırıdır. Türkiye doğalgaza dayalı elektrik üretiminde Avrupa üçüncüsüdür.

Doğalgaz tüketiminin sektörel dağılımında elektrik enerjisi üretimi için doğalgaz kullanımı, % 57,5‘lik pay ile başta gelmektedir. Elektriği % 21,7 ile konut, % 18,6 ile Sanayi ve % 2,2 ile Gübre izlemektedir.
Doğalgaz satış fiyatları ise yalnızca son 4 yılda % 88,7 oranında artmıştır. Enerji ithalatının genel ekonomi üzerindeki ağır baskısı yanı sıra, 2005 başından bu yana doğalgazın açıklanmış enflasyon rakamlarının çok üzerinde bir düzeyde % 87,7 oranında zam yapılmış olması, sanayi sektörleri ile halkı olumsuz şekilde etkilemektedir.
Bugün Türkiye‘de enerji arzı güvenliği sorunu yaşanmaktadır. Talep ve tüketim tahminleri ve arz planlaması, arz güvenliği yönünden önem taşımaktadır. 2006 Ocak ayında Rusya ve İran‘ın, 2007 ve 2008‘in Ocak aylarında İran‘ın ülkemize sattığı doğalgazı azaltma ve durdurması; gaz temininde bu iki ülkeye % 81 oranında bağımlı olan Türkiye‘nin arz güvenliğini ciddi bir şekilde planlamaya tabi tutması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Kamu kuruluşu BOTAŞ alacaklarını tahsil etmesi önlenerek ve Maliye haczi yoluyla zayıflatıl-maktadır. Elektrik üretim santrallerine gaz ileten BOTAŞ‘a ait yüksek basınçlı iletim hatlarının kentsel gaz dağıtım şirketlerine devredilmesi de BOTAŞ‘ı zayıflatacak ve enerji maliyetlerini artıracaktır. Diğer yandan 2009 yılına kadar Devir İhaleleri yoluyla BOTAŞ tekelinin kaldı-rılması ve BOTAŞ ithalatının ülke doğalgaz piyasaları içindeki payının % 20‘ye indirilmesi; bunun için alım sözleşmelerinin her yıl % 10‘unun ihale yoluyla özel kuruluşlara devredilmesi söz konusudur. BOTAŞ tarafından yapılan talep projeksiyonu ve kontrata bağlanmış alım mik-tarları karşılaştırıldığında, 2011 yılından itibaren doğalgaz açığının oluşacağı görülmektedir.

Kentsel doğalgaz dağıtım lisans ihalelerindeki farklılıklar kamu düzenini bozmuş ve olağan dışı zamların önü açılmıştır. 30 yıllık süre ile çıkılan ve bugüne değin sonuçlanan ihalelerdeki birim hizmet ve amortisman bedelleri 0–0,038 YTL/m³ (0–3,16 USD cent) arasındadır. An-cak serbestleştirme/özelleştirmede öyle bir noktaya gelinmiştir ki, önce Melih Gökçek için özel yasa çıkarılmış ve Başkent Doğalgaz AŞ‘yi devir alacak şirkete Türkiye‘deki en yüksek birim hizmet ve amortisman bedelini uygulama olanağı tanınmıştır. Böylelikle lisans ihalelerinde verilen en yüksek birim hizmet ve amortisman bedelinin % 76 fazlası ile Türkiye‘de en yüksek zamlı doğalgaz satışı önce Ankara‘da yapılacaktır. Odamız Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ özelleştirmesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Danıştay‘da dava açmıştır. İZGAZ özelleştirmesinin iptali için de dava açmayı düşünmektedir.

Ankara‘dan sonra İstanbul, İzmit ve Balıkesir, daha sonra da diğer bütün kentlerde doğal gaz fiyatları artacaktır. Yeni EPDK kararlarına göre İGDAŞ, İZGAZ, AGDAŞ ve BAHÇEŞE-HİR GAZ‘a birim hizmet amortisman bedeli olarak bugünkü kurdan 5.75 USD cent/m³‘e varan ayrıcalıklı fiyatlar uygulanmasına olanak tanınmaktadır. EPDK kendi çıktığı lisans ihalelerinde 0 (sıfır) olan bedeller dikkate alınmadığında dahi ortalama fiyat 1 cent/m³‘tür. Şimdi özelleştir-me öncesi EGO‘ya yasayla tanınan 5,55 cent/m³ (0.0715 YTL) birim hizmet ve amortisman bedeli, özelleştirilecek olan İZGAZ ve İGDAŞ için EPDK kararıyla 0.075 YTL/m³ düzeyi-ne yükseltilmektedir. Daha önce özelleştirilen BURSAGAZ ve ESGAZ için ise rakam 2,5 cent/ m³ (0.0315 YTL) olarak sabittir. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte zincirleme zam yağmuru gelecek ve doğalgaza bundan sonra yapılacak zamların etkileri daha boyutlu olacaktır.

Petrol ve doğalgaz ithalatı yoluyla yaşanan dışa bağımlılık; elektrik üretiminde doğalgazın payının çok yüksek oluşu; serbestleştirme/özelleştirmeler sonucu doğalgaza dayalı elektrik üreten santrallerin özel sektör elindeki kâr amaçlı kullanımı, kentsel gaz dağıtım şirketlerinin birim hizmet ve amortisman bedellerinin yüksek tutulması olguları, bir bütün olarak, doğalgaz ve elektrik fiyatları üzerinde zam yapılması yönünde bir basınç oluşturmuştur.

Hükümetin bir Kararname ile belirlediği ve 1 Temmuz‘da başlaması planlanan otomatik zam uygulaması, 1 Haziran 2008 tarihinden itibaren başlamıştır. Otomatik zamlar doğal gazda aylık, elektrikte ise üç aylık dönemlerle yürürlüğe konulacaktır.
Sonuçta dünya ve Türkiye‘deki ekonomik, politik dalgalanmalara bağlı olarak petrol fiyatları ile dövizde yaşanan artış, enerji ithalatının Türkiye ekonomisi üzerindeki baskısını daha da artıracak ve petrol ve doğalgaza yapılacak yeni zamlar, elektrik ve kömür fiyatlarından başlayarak enflasyonist etkiyi zincirleme olarak tetikleyecektir. Ayrıca Mortgage krizinin etkisindeki dünya konjonktürü ve bu konjonktüre bağımlı Türkiye‘nin enerji alanındaki söz konusu sorunları finans, sanayi sektörleri ve toplum nezdinde sarsıcı etkilere yol açacaktır.

Öneriler
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, yukarıda dile getirilen sorunlardan hareketle, Türkiye‘de doğalgaz piyasasının yeniden yapılandırıldığı bir zaman diliminde, aşağıdaki önerileri kamuoyunun dikkatine sunmaktadır.*
Türkiye, uluslararası stratejik bir gerilim konusu olan enerji alanında doğalgaz temin/alım/ithalatı, arama, yerli üretim ve tüketim politikalarını kendi çıkarları temelinde ve doğru bir şekilde oluşturmalı, gerçekte iflas etmiş olan özelleştirme, küçültme, parçalama politikalarını terk ederek kamusal merkezi planlamaya geçmelidir.

Arz güvenliği ve ithalatta arz çeşitliliği sağlanmalı, Rusya ve İran‘a bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülmeli; güvenilir yeni kaynaklardan arz çeşitlendirilmesi sağlanmalı; Azerbaycan‘dan yapılacak ithalatın artırılma olanakları araştırılmalı; Türkmenistan ve Mısır‘dan ülkemize doğru boru hattı tesisi çalışmalarına ağırlık verilmeli, ithalat yapılacak ülkelere Irak‘ın eklenmesine çalışılmalıdır. TPAO kanalıyla Türkmenistan, Kazakistan, İran v.b. ülkelerle üretim anlaşmaları yapılmalıdır. Kriz durumları için uygulanabilir acil eylem planları hazırlanmalıdır.

Arz güvenliği açısından depolama kapasitesi artırılmalıdır.

Elektrik üretiminde doğalgazın payı % 57‘lerden kademeli olarak önce % 40, sonra % 30 ve nihai hedef olarak % 25‘lere düşürülmelidir.

Enerji verimliliği temel bir enerji politikası olarak benimsenmelidir.

EPDK‘nın yetkileri sınırlanmalıdır.

Kurumlar şeffaflaşmalıdır. Kapalı kapılar ardındaki gizli diplomasi terk edilmeli, ilgili tüm kesimlerin katılacağı ulusal strateji belirlenmesi çabalarına ağırlık verilmelidir.

Yurtiçi doğalgaz arama çalışmaları artırılmalı ve mevcut kaynakların ülke çıkarları gözetilerek işletilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. TPAO‘nun Karadeniz ve ülke bütünündeki doğalgaz ve petrol arama çalışmaları desteklenmelidir.

Türkiye enerji koridoru değil enerji terminali olmalıdır.

TPAO ve BOTAŞ birleşmeli; doğalgaz depolama tesisleri ve doğalgaz iletim hatları özerk bir kamusal yapı bünyesine alınmalıdır.

Kamu elektrik kuruluşları yeniden TEK çatısı altında toplanmalıdır.

Doğalgaz alım sözleşmeleri devri uygulaması sona ermelidir. Doğal Gaz Piyasası Yasasında değişiklik yapılarak ithalat kısıtlamaları kaldırılmalı ve BOTAŞ‘ın mevcut doğalgaz sözleşmelerinin özel kuruluşlara devrine son verilmelidir.

Doğalgaz fiyatları üzerindeki % 18 KDV % 1‘e düşürülmeli, ÖTV kaldırılmalıdır.

Ülke ölçeğinde bütün kentsel doğalgaz uygulamaları tekleştirilmeli, MMO‘nun sunduğu Teknik Şartname önerileri uygulanmalıdır.

Yerli mühendislik, makina/ekipman kullanımı ve Ar-GE bütünlüğü oluşturulmalıdır.

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları etkin bir şekilde değerlendirilmeli ve gerekli yatırımlar ivedilikle yapılmalıdır.

Yayına Giriş Tarihi

2016-09-29 07:30:00

Tarih: Temmuz 23, 2018, kategoriler: Basın haberleri Yazar: