NÜKLEER YASA TASARISI İLE ÜLKEMİZİN ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI BİR KEZ DAHA TESCİLLENMEKTEDİR

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ’ın, TBMM gündeminde olup görüşülen, “Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı” üzerine yaptığı basın açıklaması yazının devamındadır.

Bir süre önce resmi çevrelerce, 2008 veya en geç 2009 yılından başlayarak Türkiye’nin elektrik enerjisi açığıyla karşı karşıya kalacağı ve bu açığın kapatılması için 2015 yılından itibaren devreye girecek şekilde nükleer santral yatırımlarının başlatılacağı ifade edilmişti. Bu tür açıklamalardan sonra nükleer santral yanlısı çeşitli çevreler, nükleer santrallerin Türkiye’nin elektrik enerjisi sorununun tek çözümü olduğu iddialarını sıkça dile getirmiştir. Böylece şu an TBMM gündeminde bulunan “Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Tasarısı”na meşruiyet oluşturulmaya çalışılmıştır.

Diğer yandan, geçen yasama döneminde Cumhurbaşkanı’nın vetosu nedeniyle yasalaşmayan nükleer santral kurulumuna ilişkin yasa tasarısı, TBMM Enerji Komisyonu’nda yeniden görüşülerek, neredeyse tamamen değiştirilmiştir. Böylece ilk hazırlanan tasarının ne kadar yetersiz olduğu da kabul edilmiştir. Ancak TBMM Genel Kurulu’ndaki yeni yasa da aynı ölçüde sorunludur.
Enerjide dışa bağımlılık oranının % 72 olduğu Türkiye’de yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim kamuoyunda tam da yankı bulmuşken uluslararası lobilerin etkisiyle bu yönelimin önü kesilmek ve dışa bağımlı nükleer santral yatırımlarına yol açılmak istenmektedir. Sayıştay Raporlarında bile “nükleer enerji en pahalı yatırım” olarak tanımlanırken, birden “nükleer santraller” konusunun ısıtılması dikkat çekicidir.
Dünyada işsiz kalan nükleer lobilerin kâr hırslarına dayalı bu tür iddiaların yarattığı baskılanmayla, nükleer santrallere, yeni ithal kömür ve doğal gaz santrallerine ve özel sektörün elektrik üretimine ilave teşvikler verilmesine dayanak oluşturulmaya çalışılmaktadır. Oysa Batıda nükleer santrallere yönelim neredeyse durmuş, belirli bir doygunluğa ulaşmıştır. Bir çok ülkede yeni nükleer santral yapılmadığı gibi, mevcutların ise belirli bir plan dahilinde kapatılmakta ve pazar bulamayan eski teknolojiler, bizim gibi ülkelere dayatılmaktadır.

ÖNGÖRÜLEN NÜKLEER SANTRALLERİN YARATACAĞI ENERJİ ARZI SINIRLIDIR
Kurulması öngörülen nükleer santrallerin kapasitesi, her biri 1500 MW olmak üzere toplam 4500 MW’dir. Bu santrallerin inşa ve devreye alma süreleri ise asgari 10–12 yıldır. Türkiye’de bu tür yatırımların daha da geç sonuçlandığı ise bilinmektedir. En erken 2020 yılında devreye girmesi söz konusu olan bu santrallerin,2020 yılı için ETKB analizlerinde öngörülen 96348 MW kurulu güç içindeki payı % 4.67; 544 milyar kwH üretim içindeki payı ise hiç durmadan çalıştıkları kabul edilse bile % 7,2 olacaktır.
Bu rakamlar, toplam 4.500 MW kurulu güçteki nükleer santrallerin, devreye girmeleri öngörülen tarihler için planlanan Türkiye yıllık üretim hedeflerinin ancak çok küçük bir yüzdesini karşılayacağını ve iddia edildiği gibi enerji sorununu çözemeyeceğini ortaya koymaktadır.

NÜKLEER SANTRALLERİN DEZAVANTAJLARI
Enerji sorunun çözümü gibi gösterilen nükleer santrallerin bir dizi dezavantajı da vardır. İlk yatırım maliyetleri diğer yakıtlı santrallere göre çok daha pahalıdır. Yatırım dönemleri asgari (10–12 yıl) olup, çok uzundur. Yakıt yönünden tamamen dışa bağımlıdır. Üretilen elektrik ucuz değil, aksine pahalıdır. Atıkların korunması sorunlu ve pahalıdır. İşletilmeleri teknolojik riskler içermektedir. Ekonomik ömürleri dolunca, söküm maliyetleri ilk yatırım maliyetlerini aşabilmektedir.
Bu dezavantajlarıyla öngörülen nükleer santral yatırımları, Türkiye’nin enerji sorununa çözüm değil, ekonomi ve topluma ek yükler getirecektir.

NÜKLEER SANTRAL YATIRIMI PAHALI VE KAMU KAYNAKLARI TALANINA DAYALIDIR
EMO araştırmalarına göre, nükleer santrallerde yatırım maliyetleri üretilecek kws başına 3.000–4.000 dolara ulaşmaktadır. Bu durumda kurulması öngörülen 1.500 MW’lık her bir santral için 4,5–6milyar dolar, üç santral için toplam 13,5–18 milyar dolar yatırım söz konusu olacaktır. Bu çaptaki bir yatırımı özel sektör yapmayacağına göre, yatırım kamu kaynaklarından karşılanacaktır.
Bu durumun bir tek anlamı vardır: Bu santralleri satacak olan şirketler, onların yerli temsilcileri ve yapım aşamasında onların taşeronluğunu yapacak olan müteahhit şirketlerin memnun edilmesi ve kamu kaynaklarının bu çevrelere aktarılmasıdır. Nitekim nükleer santral yapımına talip olan yerli şirketler, “bu yatırımı karşılayacak güçte olmadıkları gerekçesiyle kamu ortaklığı, üretilecek elektriğe alım garantisi” v.b. taleplerde bulunmaktadır. Enerji sektöründe liberalleşmeyi savunan sermaye çevrelerinin, konu nükleer santrallere gelince; kamu ortaklığı, kamu desteği, alım garantisi v.b. taleplerde bulunmaları sermayenin kamu kaynaklarını talan arzusunun bir başka örneği olmaktadır.

YERLİ ENERJİ KAYNAKLARI DEĞERLENDİRİLMEYİ BEKLİYOR
Odamız nükleer teknolojiye karşı çıkmamakta, özellikle AR-GE ve uzun vadeli planlama eşliğinde ülkemizin de adım atması gerektiğine inanmaktadır. Ancak gerek eski teknolojilere dayalı teknolojik bağımlılık riski ve gerekse yakıt temini ve atık depolanması ve güvenliğinde Türkiye’nin altından kalkamayacağı sorunlar nedeniyle yeni bağımlılık alanları oluşturacak yaklaşımlar reddedilmelidir.
Türkiye’nin enerji sorunu, teknolojisi, yakıtı tamamen dışa bağımlı, atık sorunu çözülmemiş, çalıştırılması bir dizi teknolojik riskler içeren nükleer santraller ile değil, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veren, enerjide kamu örgütlülüğünü yeniden oluşturarak ulusal ve kamusal çıkarları gözeten bir enerji planlamasıyla, ülke, kamu ve halk çıkarlarını gözeten politika ve programların uygulanmasıyla çözülür.
Bugün değerlendirilmeyi bekleyen 130 milyar kwH hidro elektrik,120 milyar kwH rüzgar, 70 milyar kwH linyit, 5 milyar kwH taş kömürü, 5 milyar kwH jeotermal olmak üzere toplam 330 milyar kwH yerli kaynaklara dayalı ilave elektrik üretim potansiyeli mevcuttur.
Öte yandan nükleer santraller için ayrılacak kamu kaynaklarının çok küçük bir bölümüyle, konutlarda, sanayide ve ulaşımda enerji verimliliğini % 15–30 oranında arttırmak, dağıtım şebekelerinde % 17’ye varan kayıpları azaltmak mümkün olabilir.
Ülkemizin yakın gelecekte bir enerji kriziyle karşı karşıya kalmaması için tüm milletvekillerini, yapımı 10–15 yıl sürecek, kurulum, işletim ve söküm maliyetleri yüksek, pahalı, tehlikeli, dünyada atık sorunu henüz çözülememiş nükleer enerji santrali değil, ülke kaynaklarını kullanmayı sağlayacak yasal düzenlemeler üzerinde çalışmaya davet ediyoruz.

TMMOB
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Yönetim Kurulu Başkanı
Emin KORAMAZ

Yayına Giriş Tarihi

2016-09-28 10:00:00

Tarih: Temmuz 23, 2018, kategoriler: Basın haberleri Yazar: