5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ SANAYİ, ULAŞIM, ENERJİ VE ÇEVRE POLİTİKALARI HAKKINDA UYARICI OLMALIDIR!

5 Haziran Dünya Çevre Günü
Yanlış Sanayi, Kent, Ulaşım, Enerji ve Çevre Politikaları Hakkında Uyarıcı Olmalıdır!

Atmosferdeki karbondioksit oranının artışı, ozon tabakasındaki delik, iklim değişiklikleri, kuraklık, seller, cilt kanseri artışı, nükleer ve endüstriyel kirlilik, sulardaki yaşamın zarar görmesi, su kaynaklarının aşırı kullanımı ve kirlenmesi, ormansızlaşma, tarım alanlarındaki verimliliğin azalması, sağlıksız kentleşme, ranta dayalı plansız yapılaşma su ve kanalizasyon ve kentlerin çöp sorunu günümüzün başlıca sorunları arasındadır.

Yeryüzü ve evrenin evrimine özgü sorunlarla birlikte dünyanın ekolojik dengeleri sarsılmakta, izlenen yanlış sanayileşme, kentleşme, ulaşım ve enerji politikaları bu olgularla birleşmektedir. Bu noktada sermaye egemenliği ve dizginsiz azami kâr güdüsü, çevre-doğa-insan ilişkilerinin karşısına çıkan en önemli engeli oluşturmaktadır.

Doğal kaynaklarımız sermayenin yağmasına bırakılırken, çevre sorunlarına ilişkin denetim ve yaptırım eksikliği ülke zenginlikleri olan ormanlar, hazine arazileri ve kıyıların talana açılmasına, yağışların sel felaketlerine, depremlerin katliama, çöp yığınlarının patlamalara dönüşmesine neden olmaktadır. Aynı nedenlerle ülkemizin tatlı su kaynakları korunamamakta, yeraltı ve yerüstü su kaynakları kirletilmekte, nüfusun ancak üçte birine arıtılmış su verilebilmektedir.
Yurtiçi linyit ve hidrolik (suya dayalı) kaynaklar ile yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yüksek verimle yararlanılmasına yönelik kamusal politikalar yetersiz kalmakta, kamu bu alandan tümüyle çekilmekte, enerji üretim tesisleri artık özel şirketler tarafından kurulmaktadır.

Oysa sanayileşme ve kalkınma, çevre politikalarıyla doğrudan ilişkilenmiş bir uğraş ve amaçtır. Sanayileşme ve kalkınmayı “sosyal kalkınma” anlayışı içinde, planlı bir yaklaşımla, tarım, çevre, enerji, ulaşım, teknoloji, sağlık, eğitim ve tüm diğer alanlara yönelik politikalarla bir bütünlük içinde tanımlamak gerekmektedir. Başka türlü insanca bir yaşam geliştirmek olanaklı değildir. Ancak böylece, teknoloji-sanayileşme ve çevre politikaları arasında bir uyum kurulabilecektir.
Bu bağlamda çevre politikaları: Doğru sanayi, enerji, ulaşım politikalarıyla birlikte su kirliliği ve kontrolü, katı ve tehlikeli atıkların kontrolü, toprak kirliliği ve kontrolü, erozyon kontrolü, sera gazı salınımının kontrolü, deniz kirliliğinin kontrolü, biyolojik çeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi, temiz üretim teknolojilerinin kullanılması, doğal kaynakların korunması, çevre dostu yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı eşliğinde tanımlanmalıdır.

Ülkemiz sanayisinin enerji yoğunluğunu sektörel yapılanma değişikliği ile azaltmak üzere çalışmaların yapılması gereklidir. Enerji verimliliğinin artırılmasının yanı sıra sanayinin enerji, emek ve kaynak yoğun üretimden ileri/yüksek teknoloji yoğunluklu ve enerji yoğunluğu düşük olan bir üretim ve sanayi yapısına geçmesi gerekmektedir. Örneğin çok yüksek girdili ithal hammadde ile çalışan, yüksek oranda enerji harcayan, çevreyi çok kirleten ve istihdam katkısı az olan bir sanayi dalı ihracat kapasitesi yüksek de olsa ülkemiz için uygun değildir.

Sektörlerde bugün ve gelecekte beklenen kapasite ihtiyacı, sanayi dalının katma değer katkısı, istihdam katkısı, çevre kirliliği, enerji tüketim yapısı gibi kriterler göz önüne alınarak öncelik göstergeleri belirlenmeli, sanayi tesislerinin buna göre kurulması ve kapasite artırımı konusunda bir sanayi planlaması yapılmalı ve plana uygun izin ve teşvikler verilmelidir.
Enerji Verimliliği Yasası ile getirilen “proje destekleri” ve “gönüllü anlaşma” uygulamalarının yaratacağı ortamdan maksimum düzeyde faydalanılmalı ve sanayi ile verimliliği artırıcı, enerji yoğunluğunu ve emisyonları düşürücü ortak çalışmalar yapılmalıdır.

Sanayi kuruluşları tarafından eşgüdümsüz ve bütüncül bir yönetim modeline bağlı olmaksızın gerçekleştirilen deniz dolguları ve tehlikeli madde transferine yönelik özel iskeleler; bunların yakın çevresinde yer alan yerleşim alanları ve doğal alanlar açısından çevre kirliliği, can güvenliği ve insan ve diğer yaşam türleri için pek çok risk oluşturmaktadır.
Tarım alanlarına sanayi tesisleri kurulmamalı, çarpık kentleşme ve kıyı yağmalanmasının önüne geçilmeli, sanayi atıkları kontrol altında tutulmalı, arıtma tesisleri şart koşulmalı ve denetlenmeli, atıklar için geri dönüşüm proje ve teknolojileri kullanılmalıdır.

Türkiye’deki sanayi kuruluşlarının yakın ve orta vadede enerji verimliliği ve çevresel etkiler açısından tercih etmeleri gereken teknolojiler tespit edilmelidir.

Ulaşımda enerji verimliği çalışmalarının, çevresel etkiler de dikkate alınarak, ilgili tüm alanlarla bir arada ve bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ulaşım politikaları, toplum yararını gözeten, tüm ulaşım alternatiflerini (Kara, Deniz, Hava ve Demiryolu) değerlendiren Kombine Taşımacılığı (seri, ekonomik, çevreci, güvenli ve hızlı taşımacılık) esas almalıdır. Yatırım maliyetleri, enerji tüketimi ve emisyon değerleri dikkate alındığında, geleceğe dönük artan talepleri karşılamak için demiryolu hatlarına öncelik verilmelidir.

Araçların birim yakıt tüketimlerinin düşürülmesi, araçlarda verimlilik standartlarının yükseltilmesi, toplu taşımacılığın yaygınlaştırılması, yüklerin karayolu dışındaki ulaştırma tipleri ile taşınmasının özendirilmesi gerekmektedir. Büyük kentlerde etkin bir toplu taşıma sistemi kurulurken, kent merkezlerinde küçük taşıt kullanılmasını zorlaştıracak önlemler alınmalıdır.
Belediyelerin son yıllarda özellikle şehir içi ulaşımında yakıt tüketimini artıran savurgan yatırımlarına son verilmelidir. Ulaşım sektöründe yüksek yakıt tüketimine sahip taşıtlar ile eski araçlar kullanımdan çekilmelidir. Taşıt emisyonlarının kontrolü sağlanmalı, araç alım ve satımında “emisyon vergileri” uygulanmasına geçilmelidir.

Enerji verimli ve çevre uyumlu taşıtlar yaygınlaştırılmalı, daha az yakıt tüketen yeni yakıt, motor ve araç teknolojileri geliştirilmeli, teknolojilerin biyodizel, hibrid, CNG ve elektrik motoru gibi uygulamalarla iyileştirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalı; bu teknolojilere uygun araçların üretim ve ithali sağlanmalıdır.

Enerjide petrol ve doğal gazda dışa bağımlılığın azaltılması; yerli üretim ve teknolojileri geliştirici, enerji verimliliği ve tasarrufunu geliştiren, çevreyle uyumlu, kamusal planlama esaslı, ulusal kaynaklara dayalı bir teknolojik yapılanmayla yerli, yeni ve yenilebilir enerji kaynaklarının hızlı bir şekilde devreye girmesi gerekmektedir.

Termik santrallerimizde gerekli bakım, onarım, iyileştirme, kapasite artırımı çalışmaları hızla sonuçlandırılmalı çevre kirliliğini önleyecek önlemler alınmalıdır.

Yerli kömür kaynaklarımızın ileri teknolojilerle çevreye olumsuz etki yaratmadan elektrik üretimi için kullanılması sağlanmalıdır.

Baca gazı arıtma tesisi, desülfirizasyon ünitesi ve elektro filtreleri olmayan termik santrallerin çalışmasına izin verilmemelidir.

TMMOB
MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
Yönetim Kurulu Başkanı
Emin KORAMAZ

Yayına Giriş Tarihi

2016-09-29 07:30:00

Tarih: Temmuz 23, 2018, kategoriler: Basın haberleri Yazar: