ERDEMİR ÖZELLEŞTİRMESİNE YÖNELİK İHALENİN ONAYINA İLİŞKİN ÖZELLEŞTİRME YÜKSEK KURULU KARARI…

Odamız kamu, ülke ve toplum yararını açık bir şekilde göz ardı eden Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları TAŞ sermayesindeki kamu hissesinin, 04.10.2005 tarihinde yapılan ihaleyle blok satışına onay veren 01.12.2005 tarih ve 2005/140 sayılı ÖYK Kararının İPTALİ ve dava konusu işlem hakkında YÜRÜTMENİN DURDURULMASI istemiyle Danıştay’da dava açmıştır.

Oda Başkanımız Emin KORAMAZ‘ın yaptığı basın açıklaması yazının devamındadır.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI

Yönetim KURULU Başkanı Emin KORAMAZ:

MMO ERDEMİR Özelleştirmesine Yönelik İhalenin Onayına İlişkin

Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararının Kamu Yararına ve

Hukuka Aykırılıkları Nedeniyle İptali ve Yürütmesinin Durdurulması İstemiyle Danıştay’da Dava Açtı.

Odamız kamu, ülke ve toplum yararını açık bir şekilde göz ardı eden Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları TAŞ sermayesindeki kamu hissesinin, 04.10.2005 tarihinde yapılan ihaleyle blok satışına onay veren 01.12.2005 tarih ve 2005/140 sayılı ÖYK Kararının İPTALİ ve dava konusu işlem hakkında YÜRÜTMENİN DURDURULMASI istemiyle Danıştay’da dava açmıştır.

Erdemir, ülke sanayisinin temel hammaddelerinden olan demir-çelik ihtiyacının karşılanmasında dışa bağımlılığı ortadan kaldırarak, kendi-kendine yeter hale gelebilmek amacıyla kurulmuştur. Bu nedenle, Erdemir’in kuruluş amacını herhangi bir üretim ve herhangi bir ticari kazanç elde etmek gibi dar bir çerçeveyle sınırlamak mümkün değildir.

15 Mayıs 1965 tarihinde üretime başlamasıyla birlikte Erdemir, her geçen gün kapasitesini daha da artırmış, bugün itibariyle çelik üreticisi 15 AB üyesi ülke arasında 8. sırada, dünyada 48.sırada yer alan, 2004 yılını rekor üretimle kapatan, köklü üretim kültürü, ileri teknolojik yapısı, dünya çapında ürün kalitesiyle, karlılığı ve verimiyle göz kamaştıran, önümüzdeki 3-5 yıl içindeki yatırım hedefleriyle Avrupa’nın en üst sırasında yer almaya aday, ülke sanayisi ve ekonomisinin lokomotifi haline gelmiştir. Erdemir, ülke sanayisinin bütünü üzerinde belirleyici konumu bulunan stratejik bir kuruluştur.

ERDEMİR’deki Kamu Payının Özelleştirilmesi Kamu Yararına Aykırıdır

İdare Hukuku temel ilkelerine göre, her idari işlemde “Kamu Yararı”nın bulunması vazgeçilmez bir koşuldur. Oysa Erdemir’in özelleştirmesinde kamu yararı bulunmamaktadır. Kamu yararından yoksun olan bir özelleştirme, özelleştirme sürecinde tesis edilen bütün idari işlemlerin de kamu yararına aykırılığını beraberinde getirmektedir.

Erdemir’deki kamu payının blok olarak satış suretiyle özelleştirilmesine ilişkin 04.10.2005 tarihinde yapılan ihaleyi; 2.770.000.000 ABD Doları bedelle en yüksek teklifi veren Ordu Yardımlaşma Kurumu-OYAK’ın kazandığı açıklanmış, bu ihale ÖYK kararıyla da onaylanmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki; söz konusu ihalenin OYAK tarafından kazanılmış olması, Erdemir’deki kamu payının özelleştirilerek ortadan kaldırılması gerçeğini değiştirmemektedir. Zira özelleştirme uygulamalarının değerlendirilmesinde, yerli-yabancı sermaye ikileminden çok, öncelikle ülke ve kamu çıkarlarının göz önüne alınması gerekmektedir.

Kaldı ki; OYAK’ın Erdemir hisselerinin alımı için kurduğu ATAER firmasının %41 oranındaki hissesinin, öteden beri Erdemir’e talip olan Arcelor firmasına devrine ilişkin anlaşma imzalandığı basından takip edilmektedir. Erdemir’in özelleştirilmesiyle, stratejik bir kuruluşun kamu bağı koparılmakta, ülke yararına üretim ve gelişimi yerine, tamamen özel sermayenin kâr amacına göre işletilmesine terk edilmektedir.

Erdemir’in 2004 yılında elde ettiği net kâr, satış rakamının neredeyse 3’te 1’i oranındadır. Yani Erdemir her 3 yılda bir, satılmasıyla elde edilecek geliri zaten hazineye kazandırmaktadır. Erdemir özelleştirmesinde, dolayısıyla dava konusu ettiğimiz ÖYK kararında bu açıdan da kamu yararı bulunmamaktadır.

Türkiye’nin yassı çeliğe olan ihtiyacı, yaklaşık 7 milyon ton civarında olup, Erdemir bu ihtiyacın yaklaşık 3 milyon tonunu karşılamakta; 4 milyon ton ise ithal edilmekte ve bunun için her yıl 3 milyar dolar ödenmektedir. Erdemir’in üretim kapasitesinin daha da artırılarak yıllık 3 milyar dolar ithalat giderinin tasarrufu mümkünken, kamuya ait hisselerin 2.77 milyar dolara elden çıkarılması yolu tercih edilmiştir. Yassı çelik açığı için ikinci bir Erdemir dahi gerekmekteyken ve özel sektörün yatırım yaparak yeni bir işletme kurmasının önünde hiçbir engel yokken, stratejik bir kuruluşun tamamen özel sektöre devredilmesi, çok dile getirilen “ekonomik rasyonalite” açısından da anlaşılır değildir.

Erdemir özelleştirmesinin kamu yararına aykırılığının bir göstergesi de; yeniden oluşturulmasının, ihale bedelinin kat kat üzerinde (7-8 milyar dolarlık) bir yatırım gerektirmesidir.

Erdemir özelleştirmesi, devletin demir-çelik sektöründen tamamen elini çekmesinin dönüm noktasıdır. Oysa ki demir-çelik sektörü tamamen özel sektörün inisiyatifine bırakılabilecek bir sektör değildir. Demir-çelik sektörü, bir ülke sanayisinin tüm sektörlerini doğrudan ilgilendiren, bu stratejik özelliği nedeniyle de ülke sanayisi ve ekonomisine yön verebilme, ülke sanayisi ve ekonomisini kontrol edebilme gücü olan bir sektördür. Bu nedenledir ki; Erdemir’deki kamu payının özelleştirilerek ortadan kaldırılması, devletin ülke sanayi ve ekonomisi üzerindeki kontrol, düzenleme ve yön vermesinden de vazgeçilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, kamu yararıyla hiçbir yönden bağdaşmamaktadır.

Kamu Payının 4046 Sayılı Kanun Kapsamında Özelleştirilmesi Mümkün Değildir

Bilindiği gibi ülkemizde özelleştirme uygulamaları 4046 sayılı Yasa kapsamında yürütülmektedir. 4046 sayılı Yasa’nın amacı; “ekonomide verimlilik artışı” ve “kamu giderlerinde azalma sağlamak” olarak ortaya konulmuştur. Dolayısıyla bu Yasa’ya dayanılarak yapılan özelleştirmelerin ve özelleştirmeyi oluşturan tüm idari işlemlerin ‘amaç’ yönünden hukuka uygun olması, genel kamu yararı amacının özel görünümü halini alan bu iki amacın varlığının ortaya konulması ile sağlanabilecektir. Erdemir’deki kamu payının özelleştirilmesi işlemi, genel amaç olan kamu yararına aykırı olduğu gibi; 4046 sayılı Kanun’da öngörülen özel amaca da uygun değildir.

Zira Erdemir’deki mevcut kamu payı, ne ekonomideki verimlilik artışını olumsuz açıdan etkilemekte ne de kamu gideri yaratmaktadır. Aksine bu özelleştirme yeni kamu giderlerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ülkenin demir-çeliğe olan ihtiyacının hiç bitmeyeceği düşünüldüğünde; ihale bedelinin bu ihtiyaç bedelini sürekli karşılayacak boyutta olmadığı da ortadadır.

ERDEMİR’deki Kamu Payının Özelleştirilmesi Anayasa’nın 167. Maddesine Aykırıdır

T.C Anayasası’nın “Ekonomik Hükümler” bölümünü düzenleyen, “Piyasaların Denetimi ve Dış Ticaretin Düzenlenmesi” başlıklı 167. maddesinin 1. fıkrası, piyasalarda tekelleşme ve kartelleşmenin olamayacağı, bunu önlemenin de devletin görevi olduğuna hükmetmektedir. Bu hükümde aynı zamanda; piyasaların sağlıklı ve düzenli işlemelerinin sağlanması da devletin görevleri arasında gösterilmiştir. Kamu payının özelleştirilerek ortadan kaldırılmasıyla Erdemir, fiilen özel sektör TEKEL’i haline dönüşecektir. Bunun da ötesinde; OYAK’ın uluslararası tekel konumunda olan Arcelor ile ortaklık anlaşması imzalamasıyla, uluslararası tekel olan bir şirket de Erdemir’de söz sahibi olacaktır. Oysa ki Anayasa’nın 167. maddesi, piyasalarda tekelleşme ve kartelleşmenin önlenmesi gerektiğini hükmetmektedir.

İhaleyi Kazanan OYAK ile ARCELOR Firmasının Ortaklığı Rekabet Hukuku ve İlkelerine Aykırıdır

OYAK ihaleden çok kısa bir süre sonra, Erdemir hisselerini satın almak amacıyla kurduğu Ataer Holding AŞ‘nin % 41 oranındaki hissesini, Erdemir için ihaleye çıkılmasından çok önce Erdemir’i istediği bilinen ve Erdemir ihalesine katılan, ancak sonradan çekilen Arcelor’a devretmiştir.

Dava konusu ÖYK Kararında da belirtildiği üzere; dava konusu karar; Rekabet Kurulu’nun ihaleye “izin kararı”na dayanılarak alınmıştır.

Öte yandan Rekabet Kurulu ihalenin iznine ilişkin kararını verirken; OYAK’ın ihaleyi kazandığı durum itibariyle inceleme yaparak, ihaleye izin vermiştir. Ancak

Arcelor’a yapılan hisse devrinin, Rekabet Hukuku açısından yeni bir incelemeyi gerektirdiği, hisse devrinin Rekabet Kurulu önüne götürülmesinden de anlaşılmaktadır. İhaleye izin verilmesine ilişkin Rekabet Kurulu Kararı’nın hukuksal geçerliliği, hisse devri sonrası yeni bir Rekabet incelemesine bağlıyken, Rekabet Kurulu’nun ihaleye izin kararına dayanılarak alınan dava konusu ÖYK kararının da hukuksal geçerliliğinin olamayacağı kanısındayız. Üstelik davalı İdare, Rekabet Kurulu’nun Arcelor’a hisse devrine ilişkin kararı beklenmeden, böyle bir devrin uygunluğunu da onaylamıştır.

Bilindiği üzere Borçelik ve Erdemir; yassı çelik üretiminde, yıllık 4.6 milyon tona varan üretimle, ülkedeki çelik üretiminin % 50’sinden fazlasını gerçekleştirmektedir. Yine bilindiği üzere Borçelik’in % 40 hissesi Borusan Holding, yüzde %40 hissesi Arcelor, yüzde 11.5’i Uluslarası Finans Şirketi (IFC), % 8.5’i de Erdemir’e aittir. Arcelor’un, Ataer firmasının % 41 hissesini almasıyla; Erdemir’in Borçelik’teki % 8.5 oranındaki payında da Arcelor söz sahibi olacak ve Borçelik’in büyük hissedarı konumuna gelecektir. Türkiye’nin yassı çelik ihtiyacının büyük kısmını karşılayan Erdemir ve Borçelik’in ikisinde birden söz sahibi hale gelen Arcelor, uluslararası çelik tekeli olma durumunu, Türkiye’de bölgesel bir tekel olarak kuvvetlendirecektir. Bir başka ifadeyle Arcelor, Türkiye yassı çelik piyasasında hakim duruma gelmiş olacaktır.

Bu durum, Anayasa’nın “Piyasaların Denetimi ve Dış Ticaretin Düzenlenmesi” başlıklı 167. maddesine aykırı olduğu gibi, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a da aykırıdır.

Yukarıda sıraladığımız nedenlerin bütünselliği içinde Odamız Danıştay’a dava açmış ve ihaleye onay veren ÖYK Kararının iptali ile yürütmesinin durdurulmasını talep etmiştir.

Konu özgülündeki kamu yararını gözeten hukuk mücadelemiz sürecektir.

TMMOB

MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI

Yönetim Kurulu Başkanı

Emin KORAMAZ

Yayına Giriş Tarihi

2016-09-26 10:30:00

Tarih: Temmuz 20, 2018, kategoriler: Basın haberleri Yazar: